Dolar’ın yükselmesi hem enflasyon hem büyüme üzerinde baskı oluştururken, ekonomistler doların yükseliş eğilimini devam ettirmesini bekliyorlar.
TL’nin son günlerdeki hızlı değer kaybının temel nedeni ise siyasi belirsizlik,artan terör olayları olarak görülüyor. Kasım tekrar seçimine kadar da bu belirsizlik sürecek gibi gözüküyor.
Maalesef, ekonomiler düz bir çizgi üzerinde ilerlemiyor. Belli aralıklarla ekonomide inişler ve çıkışlar yaşanıyor. Bunlardan bazıları da mecburen tarihi oluyor! Kapasitesinin üzerinde tüketen ve borçlanan ister kişi, ister kurum, ister devlet olsun, bir süre sonra az tüketeceği ve borçlarını ödemek için tasarruflarını arttıracağı bir dönem yaşamak zorundadır. Ekonomide gerekli kurallara uymazsanız, tedbirlere uymazsanız tarih tekerrür eder.
Ülkemiz çeşitli iç ve dış nedenlerle yapısal reformları geciktirip bu bedeli ödemeyi hep geciktirdiği için şimdi daha ağır bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Bu bedel, somut olarak gelirdeki düşüş ve işsizlik olarak ortaya çıkıyor. Açıkçası, bunu en ağır ödeyenler işsiz kalanlar oluyor.
Evet doğru, ancak, oturup nasıl ve ne zaman batacağımızın tahminini yaparak etrafa negatif enerji yaymak yerine, pozitif ve yapıcı çözümler üzerine konuşmamız gerekiyor. Yarısı boş, yarısı dolu olan bardağın sürekli boş kısmını göstermek işsizlere yenilerini eklemekten başka işe yaramıyor. Bu açıdan, Kasım 2015 tekrar seçimlerinden istikrar çıkması beklentisi ekonomimiz açısından çok önemli.
Bugüne değin, ekonomide önemli yapısal değişiklikler gerçekleştirildi, muhtemelen siyaset bu reformları takip edecek, yeni reformlar ekleyebilecek, Kasım 2015’den sonra çıkacak sonuca göre oluşabilecek güçlü bir iktidardan da yapısal reformları hızlandırması beklenmelidir. Böyle bir sürecin içindeyiz. Dolayısıyla, bunun ne zaman biteceği seçim ve sonrasında iç ve dış dinamiklerin gelişimine ve etkileşimine bağlı olacak.
Burada vurgulamak istediğim, iç dinamiklerin belirlenmesinde beklentilerin son derece önemli olduğudur. Ekonominin tekrar yüksek büyüme sürecine girmesi için katma değerli ihracatın, tüketim ve yatırım harcamalarının artması gerekmektedir. Tüketimi belirleyen faktörler refah düzeyi, mevcut gelir seviyesi ve beklentilerdir.
Yatırımı belirleyen faktörler ise reel faizler, mevcut kar düzeyi ve beklentilerdir. Hem tüketim hem yatırım harcamalarında beklentiler dışında olan faktörler şu an için olumsuzdur. Bu durumda, beklentilerin önemi daha da artmaktadır. Beklentileri belirleyen ise ekonomi politikası, siyaset ve bunun yorumlarıdır. Beklentileri olumluya çevirmede ve güveni sağlamada iktidar partileri ve ekonomi politikasını yönlendirenler birinci derecede sorumludur.
İçinde bulunduğumuz ortamda ekonomiyi ve siyaseti yorumlayanların sorumluluğunun da her zamankinden fazla olduğunu düşünüyorum. Teknik olarak eleştiriler mutlaka olacaktır ve olmalıdır.
Fakat, nesnel şartları dikkate almadan, yapılanları göz ardı ederek sürekli karamsarlık yayan yorumlar, olumsuz beklentiler yoluyla ekonominin toparlanmasını geciktirmektedir.
Herkese Baki selam.
Kalın sağlıcakla.