Günaydın arkadaşlar, Son bir kaç gündür karşıma çok fazla çıkan böyle bir yazı var.
KÜRESEL FİNANS SİSTEMİ TOKYO’DA ÇÖKTÜ MÜ?
Japonya’nın 30 yıllık tahvil getirisi bugün %3,41’e ulaştı. Bu rakam sizin için hiçbir şey ifade etmiyor. İşte sizi neden korkutması gerektiği.
Japonya, ürettiği her şeyin %230’unu borçlu. İnsanlık tarihinin en borçlu ülkesi. 35 yıl boyunca, neredeyse sıfır faizle borçlanarak ayakta kaldılar. O dönem bu sabah sona erdi.
İşte Az Önce Olanlar
Çekirdek enflasyon %3,0 seviyesinde seyrediyor. Devlet tahvili getirileri 1999’dan beri görülmemiş seviyelere yükseliyor. Çin, bu yıl Japon sularına 25. askeri müdahalesini gerçekleştirdi. Japonya artık savunmaya GSYİH’sinin %2’sini, yani yılda yaklaşık 9 trilyon yen harcamak zorunda.
Japonya Merkez Bankası iki imkansız seçenek arasında sıkışmış durumda: Faiz oranlarını artırıp borç krizini tetiklemek ya da faiz oranlarını düşük tutup enflasyonun birikimleri yok etmesini izlemek. İkinci kapıyı seçtiler.
Neden Önemsemelisiniz?
Dünyadaki her büyük banka, hedge fonu ve kurum, ucuz faiz oranlarıyla yen alıp 30 yıl boyunca başka yerlere yatırdı. Bu “carry trade”in değeri 350 milyar dolardan 4 trilyon dolara kadar değişebilir. Gerçek rakamı kimse bilmiyor çünkü türevlerde gizli.
Japonya’nın sistemi bozulduğunda bu para geri çekiliyor. Hem de hızla.
En son ön izleme gördüğümüzde… Temmuz 2024’te… Nikkei tek bir günde %12,4 düştü. Nasdaq %13 düştü. Bu küçük bir sarsıntıydı. Deprem geliyor.
Matematik Basit!
Japonya hükümeti 9 trilyon dolarlık borcun faizini ödüyor. Faiz oranlarındaki her %0,5’lik artış, onlara yıllık 45 milyar dolara mal oluyor. Mevcut getirilerle, borç servisi tüm vergi gelirlerinin %10’unu tüketecek. Bu, ölüm sarmalının eşiği.
Yen, dolar karşısında 157 seviyesinden işlem görüyor. 152’ye yükselirse, tüm carry trade kârsız hale gelir. Geri çekilme başlıyor. Gelişmekte olan piyasa para birimleri %10-15 düşebilir. Fonlar satış yapmak zorunda kaldığı için Nasdaq %12-20 değer kaybedebilir.
Sırada Ne Var?
18-19 Aralık’ta Japonya Merkez Bankası toplanıyor. Piyasalar, faiz oranlarını %0,25 daha artırma olasılığını %51 olarak fiyatlıyor. Artırırlarsa oynaklık patlayacak. Artırmazlarsa enflasyon hızlanacak ve sorun daha da kötüleşecek.
Çıkış yolu yok. Japonya’nın mali hakimiyeti artık kalıcı. Borçlarını ödeyebilmek için yeni zayıf tutmaları gerekiyor. Bu da 1990’dan beri küresel piyasaları besleyen serbest paranın sona erdiği anlamına geliyor.
Sonuç
Dünya çapında faiz oranları kalıcı olarak %0,5-1,0 arasında artıyor. Enflasyon yüzünden değil. Çünkü dünyanın en büyük alacaklı ülkesi artık küresel büyümeyi sübvanse edemiyor.
İpoteğiniz, araba krediniz, kredi kartınız… hepsi yeniden fiyatlanıyor. Ucuz parayla inşa edilen hisse senedi değerlemeleri… hepsi sıkışıyor. Her şey balon gibi… hepsi sönüyor.
Bu bir durgunluk değil. Bu bir rejim değişikliği. Finans tarihinin en büyük likidite motoru birdenbire çöktü ve çoğu insan, portföyleri %30 düşene kadar ne olduğunu anlamayacak.
Tokyo bugün dünyayı sarstı. Yarın da aynısını hissedeceksiniz.
Bence bu yazı çok fazla dramatize edilmiş. tablo, bir çöküşten çok 30 yıllık ultra gevşek para politikasından çıkışın doğal yan etki olarak okunması gerek.
1 .Borç/GSYH oranının %230 olması yeni değil.
Japonya 1990’lardan bu yana yüksek borçlanma ile büyüyor ve borcun çok büyük kısmı yerli yatırımcıların elinde. Bu nedenle durum, dış borca dayalı kriz modelleriyle karşılaştırılabilir değil.
2️⃣ Tahvil getirilerindeki yükseliş, bir normalleşme.
BOJ’un sıfır faiz politikasını terk etmeye başlaması, uzun süredir beklenen ve tüm büyük fonlarca kademeli fiyatlanan bir süreç. %3,41 seviyesi kritik olsa da “sistem çöküşü” tanımı doğru değil.
3️⃣ Carry trade’in çözülmesi volatilite yaratır. Ancak yapının tamamı kaldıraçlı değildir ve bir günde domino etkisi olasılığı abartılmış.
4️⃣ Küresel faizlerdeki artış Japonya nedeniyle değil, yapısal bir dönüşüm nedeniyle yaşanıyor.
Demografi, üretim zinciri yeniden yapılanması, enerji arzı, jeopolitik ve enflasyon dinamikleri; Japonya’dan bağımsız olarak faizlerin sıfır seviyelerde kalamayacağını çoktan göstermişti.
5️⃣ BOJ’un Aralık toplantısı kritik ama tek başına sistemik risk değil. Faiz artışı volatiliteyi artırır; artırmamak enflasyonist baskıyı güçlendirir. Ancak BOJ’un iletişim politikası ve tahvil piyasasındaki derinliği, şok etkisini sınırlayabilecek kapasitede.
Bu yüzden bu bir “çöküş senaryosu” değil; yıllardır ertelenen parasal rejim değişiminin doğal, sancılı ama yönetilebilir bir parçası. Japonya’nın atacağı adımlar küresel varlık fiyatlarını etkiler; evet. Ancak bu etki ani bir sistem kırılması şeklinde değil, daha çok kalıcı bir likidite maliyetinin yükselmesi şeklinde olacaktır.
Bu durum bence normalleşmenin son aşaması.
Piyasa bunu panikle değil, kademeli bir yeniden fiyatlama ile karşılayacaktır diye düşünüyorum. Herkesin görüşüne de saygım var. Herkese mutlu hafta sonları.
Kadir Türk Özdamar’dan alıntıdır.





