Geleceğin Akıllı Toplumu

Ülke kalkınmasında inşaatı öne çıkardık. Kentlerimizi geliştiriyor, bir kısmını yeniden yapıyoruz. Büyük paralar harcıyoruz. Ayrıca bu gelişime bağlı bazı altyapı sorunlarını da çözecek adımları konutlarla beraber geliştiriyoruz. Öne çıkan illeri sıralamayayım; başta İstanbul olmak üzere hemen her yerde büyük bir inşaat ve altyapı işi sürüyor. Bu konu üzerine akıl yürütmüş Dünya Ekonomik Forumu (WEF) araştırmacıları bazı ölçekler geliştirmişler. Bunları inceleyince görüyoruz ki Türkiye’deki şehirler olması gerektiği gibi yenilenmemektedir. Madem yeni yapıyoruz, o halde “Bir fırsat mı kaçıyor?” diye düşünmeden edemiyoruz. İnşaat işini kalkınmada önemsiyoruz. Diğer yandan katma değeri yüksek malzeme üretimi ile de ilgileniyoruz. Ama bu alanda henüz sağlam bir adım atabilmiş değiliz. “O halde bu iki amacı birleştirmek mümkün olabilir mi” diye sormadan geçemiyoruz. Cevap aramaya çalışalım.

En son söyleyeceğimi en başta ortaya koyayım: İnşaat ve altyapı yaparken projelerin içine mümkün mertebe devlet ve şirket destekli “nesnelerin interneti” bağlamında dijital altyapılar ve kolaylıklar üretmeye çalışalım. Üretilecek malzemelerin önceliğini belirlerken bu hususu göz önünde tutalım. Örneğin şimdiden savunma sanayii üzerine odaklanmış görünüyoruz. Belki inovasyonu ve dijitalleşmeyi burada öne çıkarmış ve başarı kapısını aralamış olabiliriz. Ama bunun yanına toplumun günlük yaşamına karşılık gelen alanlarda çalışmak gereklidir. Neden? Refah, mutluluk, motivasyon ve kapsamlı kalkınma için toplum bundan pozitif olarak etkilenecektir.

“Akıllı” bir toplumu devlet tasarlar. Neden? Bu projelerin projesidir de ondan. Devlet veya belediye, yönetimler tarafından gelişmiş bir şekilde yerleştirilen dijital teknoloji önemli bir güç unsurudur. Bu husus üç unsur üzerinden sağlanır. Bunu bir sistem olarak düşünmek gerekir. Bu unsurlar şunlardır: 1) Vatandaşların refahı, 2) ekonominin gücü ve 3) kurumların etkinliği.

Küresel ilerlemeye ve eğilimlere bakacak olursak, akıllı toplumları olanaklı kılacak teknolojinin potansiyeli yükseliyor. Bunda geri kalmak hemen her şeyden geri kalmak anlamına gelecektir. O halde treni kaçırmadan yatırımlarda öncelikleri doğru belirlemek şartı vardır. Eğitim öncelikleri ve Ar-Ge çalışmaları da bu merkezde ele alınması gereken konulardır.

Örneğin, nesnelerin interneti (internet-of-things) sensor uygulamalarının kentlerde akıllı şebeke suyundan endüstriyel kontrollere, buradan e-sağlığa, geniş bir yelpazede hizmet sunması öngörülmektedir. Akıllı teknolojilere yönelik piyasanın 2020 yılına kadar 1,6 trilyon dolar ve 2026 yılına kadar da 3.5 trilyon dolar olması bekleniyor. Elbette, fırsatın boyutu, hükümetler ve politika yapıcılar arasındaki ilginin artması ve ilgili teknolojilerin patlaması göz önüne alındığında, başlayabiliriz. Akıllı toplumların ne olduğunu anlamak ve bu amaç için standartlar ve idealler oluşturmak gerekiyor.

Ne akıl ne de yerleştirilecek teknoloji nihai hedeftir; bunlar ara hedef olabilirler. Akıllı bir toplum için varılması istenen sonuçlar önemlidir ve öncelikle bu şekildeki bir çerçeve tanımlanmalıdır. Hükümetlerin ve politika yapıcıların vatandaşlarına sağlamayı planladığı köşe taşları netleşmelidir. Akıllı toplumlar için potansiyel modeller (örnekler) doğru incelenmelidir.

Önce doğru sorularla işe odaklanmak gerekiyor. Akıllı toplumlar nelerdir ve temel bileşenleri nelerdir? Bu tür toplumlar için gerçekçi modeller sunabilecek ülkeler var mı? Farklı bağlamları, tarihleri ​​ve toplumsal öncelikleri yansıtan ama akıllı toplum sistemini hayatına sokabilmiş modeller neler? Politikacılar özellikle dijital teknolojiyi süratle ve en ileri şekilde aklı yönetebiliyorlar mı?..

WEF buna göre bir inceleme yürütmüş. Rol model olarak belli ülkeleri ele almış. Dünyanın dijital gelişmiş yönetimlerini temsil eden Dijital-5 (D5) ülkelerini masaya yatırılmış. D5: Estonya, İsrail, Yeni Zelanda, Güney Kore ve İngiltere. Dünyanın dört bir yanındaki ülkeleri bu modellerin tecrübelerinden yararlandırmak için doğru tarifler yapmaya gayret göstermişler.

WEF’in metodolojisi şöyle: D5 ülkeleri hakkında üç ana alanı kapsayan 240 farklı göstergeyle ilgili veriler toplanmış. Bunların ana başlıkları: 1) Vatandaşlar ve refahı, 2) ekonomi ve 3) kurumların durumu.

Kamu ve özel veri tabanları dahil olmak üzere 40’ın üzerinde veri kaynağı kullanılmış. Her ülkeye, her bir göstergenin performansı için bir puan verilmiş. Bunları alt bileşenleri: 1) Vatandaş/Kişi Bileşeni: Kapsayıcılık, çevre ve yaşam kalitesi, yetenek durumu ve insanlık durumu, yetenek geliştirme. 2) Ekonomi Bileşeni: Küresel bağlılık, ekonomik sağlamlık, girişimcilik ekosistemi, yenilik kapasitesi. 3) Kurumlar Bileşeni: Çevrimdışı ve çevrimiçi özgürlükler, güven, savunma ve güvenlik, toplumsal servisler. Sonra bir alt inceleme konuları tespit edilmiş. Bütün bunları inceleyerek ve ilişkilendirerek varılmak istenen amaç bir “akıllı toplumun ayak izi” bulabilmektir.

Önce D5’in bazı önemli farklılıklarına bakalım:

  • Estonya farklıdır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından oluşan küçük bir ülkedir. Hükümet hizmetlerini inşa etmek ve pazar ekonomisini kucaklamak için teknolojiyi kullanmıştır.
  • Tarihsel yakınlıklarına rağmen İngiltere ve Yeni Zelanda, bağlantı spektrumunun en uç noktasında yer alır. Birleşik Krallık genellikle güçlü küresel ekonomik ve politik bağlantıları olan küresel bir merkez (Brexit süreci boyunca test edilecek bir pozisyon) olarak tanımlanmaktadır. Yeni Zelanda dünyanın ekonomik ve politik merkezlerinin çoğundan coğrafi olarak uzaktadır ve küresel ekonominin çevresinde faaliyette kullanılmaktadır.
  • Hem İsrail hem de Güney Kore orta seviyeden yüksek gelir seviyesine başarıyla geçiş yapan, orta gelirli toplumun handikaplarından uzaklaşabilmiş, nispeten başarılı ülkelerdir. İkisi de bugün küresel ekonomide önemli oyuncular, büyük bir jeopolitik öneme sahiptir ve ABD’nin güçlü müttefikleridirler. İsrail ve G. Kore çoğunlukla güvenlik politikalarını öne çıkarırlar, zira sebep ne olursa olsun coğrafyalarında gerginlikler vardır.

Akıllı toplumlar ayak izi analizi için sınırlı kaynaklara sahip bir dünyada, her ülkenin şartlarına uyan odak alanlarını ve belirli bir akıllılık biçimini öncelik sırasına koymak ve tanımlamak gerekmektedir.

Diğer ülkelerin kullanması için sonuçlardan bazılarına örnekler verelim:

  • D1-Güçlü kurumların olduğu ayak izi: Estonya’nın ayak izi, güçlü kurumlar kurma konusundaki önceliklerini, özellikle de vatandaşlarına Sovyet sonrası dönem özgürlüklerinin sağlanmasına olan bağlılığıyla ortaya koymaktadır. E-çözümleri, yüksek düzeyde devlet şeffaflığı ve veri ve kamu hizmetlerine kolay erişim ile sonuçlanmıştır. Çoklu dijital uygulamaları ve hizmetleri birbirine bağlayan açık ve merkezi olmayan bir sistem oluşturma konusundaki öncelikleri, bu sonuçların nasıl başarıldığının temelidir. Ekonomisi ileri değildir. Dijital altyapıya yaptığı yoğun yatırım nedeniyle, devlet bu boşluğu daraltmak için bu temeli kaldırabilir.
  • D2-Güçlü inovasyonun olduğu ayak izi: İsrail inovasyon alanında güçlüdür. Bunun sayesinde fonksiyonları ve çözümlemeleri bakımından kurumları da güçlenmektedir. İsrail’in ulusal güvenlik altyapısına yaptığı yatırımın ürünü olan teknoloji ile ilgili yeniliklere ek olarak, büyük bir hükümet planı olan “Dijital İsrail” inisiyatifi, yüksek hızlı internet bağlantısına verdiği önemle işletmeyi arayan işletmeler için bir nimet olmuştur. Ülke, kamu hizmetlerini iyileştirmek ve hükümetle halk arasındaki etkileşimin durumunu iyileştirmek için aynı teknolojik platformları kullanabilir.
  • D3-Güçlü iyinin olduğu ayak izi: Yeni Zelanda, çevre ve yaşam kalitesi, kapsayıcılık ve yetenek tabanının durumu dahil olmak üzere, bir ülkenin halkının refahını geliştiren bileşenlerde güçlü bir örnek çalışma sunmaktadır. Politika yapıcılar, dijital hükümeti vatandaşlarıyla ve işyerleriyle (müşterileriyle) etkileşime girmesi için teknolojiyi iyi bir araç olarak kullanır. Böylece kamu hizmetleri kesintisiz, entegre ve güvenilir bir şekilde işletilir. Dünyanın büyük bir kısmına fiziksel uzaklığından dolayı Yeni Zelanda’nın küresel bağlılığa doğal zorlukları vardır. Halkın refahını ve kurumlarının kalitesini artırmak için kesintisiz bir dijital ekosisteme yaptığı yatırım, fiziksel mesafesini telafi edebilecekleri alanlara odaklanmakta ve aynı zamanda değişik yetenekleri cezbetmektedir.
  • D4-Güçlü kamu hizmetlerinin olduğu ayak izi: Güney Kore kişiselleştirilmiş kamu hizmetleri sağlamak için dijital bir girişim olan “Hükümet 3.0” sistemini kullanmıştır. Hükümet ekonominin sağlamlığını ve kurumların kalitesini birlikte geliştirmiştir. Hükümet 3.0 girişimi, böyle bir hedefi birkaç yolla ilerletmek için güçlü bir potansiyeldir. Şu avantajları vardır: Daha fazla şeffaflık ve kamu kurumlarının işleyişi hakkında daha fazla veri sağlamak, kurumlar-arası işbirliklerini daha fazla teşvik etmek, halkın iş ve ekonomik fırsatları daha kolay bulmalarına yardımcı olmak.
  • D5-Güçlü ekonomi ayak izi: Tarihsel olarak İngiltere dünyanın en önemli ekonomilerinden biri olmuştur. GSYİH bakımından en büyük beşinci ve tüm büyük ekonomilerin küresel olarak en çok bağlı olanlarından biridir. Tarih, coğrafya ve dijital teknolojideki güçlü yanları nedeniyle tarihsel olarak küresel finansın önde gelen merkezidir. Birleşik Krallık’ın güncel bilmecesi Brexit ile ekonomik gücünün riske girip girmeyeceği. Ekonominin önündeki çalkantıyı telafi edebilmek için hükümet önlemler almaktadır. İngiltere’nin “Hükümet Dönüşüm Stratejisi 2017-2020” ve “Platform Olarak Hükümet” yaklaşımları, var olan yeteneklerini geliştirmek, işyeri koşullarını iyileştirmek ve paylaşılan platformlar ve veriler yoluyla dönüşümlere desteklemek için birinci sınıf dijital hizmetlerin sağlanmasına yardımcı olmaktadır.

Bir gün tüm akıllı toplumlar için söyleyebileceğiz; örneğin, uçan arabalar tarafından ulaşımın sağlanması ve birbirleriyle iletişim kuran sokak lambaları tarafından aydınlatılması oldukça olasıdır. Beklemeden, bugün bile elimizdeki teknolojiyi daha etkin kullanarak toplumları daha akıllı bir hale getirmek mümkündür. Dünyanın dijital yönden gelişmişlerinin de gösterdiği gibi, sorun hep olacak ama bir yerden başlayıp çözerek ilerlemek, aynı zamanda yol almak ve bu alanda lider olmak demek olacaktır. Bu sorunlar ve bunları çözecek teknolojiler, her ülkenin kendine özgü bağlamına ve önceliklerine göre değişir.

Türkiye’de kentlerin tasarımı ve gelişmesini iyi tanımlamak gerekiyor. Öne çıkan faktörler ve özellikler belirlenmelidir. Örneğin Türkiye’nin güvenliği, jeopolitik merkez ve köprü olma konumu, kalkınmakta olan ülkelerin kronik sorunlarına sahip olması, kültürel ögeleri önemseyen özellikleri var. Bu özellikleriyle dijitalleşme sorunlarını aşmak bakımında alması gereken yolda geç kaldığı noktalar da var.

Örneğin Güney Kore 5G teknolojisini yıllar önce devreye soktu, sokakta halkına kioks gibi kurulu bilgisayarlardan sürekli hizmet verdi, toplu alanlarda bedava internet hizmeti sundu. Bunun karşılığını ise zamanla aldı. Toplumunu disipline de etti. Örneğin; sakız çiğneyenin yere tükürdüğünü, yanlış çöpü yanlış konteynıra atanı G. Kore uzun zamandır tespit edebiliyor ve usuller uymayanlara ceza kesebiliyor. Şehirdeki ve şehirler-arasındaki tüm yollara birbirini gören kamera örüntüsü oluşturmuş, hata yapana ceza anında gönderiliyor. Hırsızı yakalamak için sokakta resmi üniformalı polis bekçi dolaşmıyor, ama bir hata yap, hemen başında bitiveriyorlar.

En büyük sorun demokrasi konusundadır. Erklerin dengesi oturmamıştır. Son “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” bu bakımdan bir fırsat olarak gösterilmektedir. Deneyip göreceğiz. Ancak hedefe ulaşmak için bu yetmemektedir. Demokrasi kültür olarak benimsenmek zorunluluğu olan bir yönetsel değerdir ve üst sınırı belli değildir, sürekli gelişmeye ihtiyaç duyar, öğrendikçe öğrenme açığı ortaya çıkar. Aklın sonu yoktur! Örneğin belediyelerin de demokratik usullerle eksiksiz yönetilmesi şarttır.

Halen belediyelerde çok yönlü rantı yönetmek daha fazla tercih edilmektedir. Kentlerin her konuda kontrol edilmesi için (G. Kore benzeri) gerekli altyapının projelendirme ihtiyacı sürmektedir. Su ve trafik gibi temel sorunları yetkililer her defasında düşünmek zorunda kalmaktadır. Merkezle belediyeler arasında yönetsel sorunlar devam etmektedir. Belediyelerce sürekli krediye ihtiyaç duyulmaktadır. Önemli projeler bir bütün değil kaynak buldukça veya ihtiyaç duyuldukça parçalar halinde gerçekleştirilmektedir. AB kriterlerine göre kendini sertifikasyona tabi tutamamaktadır. Altyapı hizmetlerinin halka yansımasında mali ve teknik sorunlar yaşanmaktadır. Dijital inovasyonda gerekli ilerleme sağlanamamaktadır. Bu bakımdan gelişmiş ülkelerin bağımlısı olarak kalma tehlikesi devam etmektedir. E-Devlet projesi halen devam etmektedir.

Kaldı ki nesnelerin internetine geçebilelim. Bugünden telefon uygulamalarıyla evdeki gereçleri çalıştırmak ve durdurmak mümkün olabilmektedir. Ama bunların hem yazılımlarını hem de donanımlarını nereden temin ettiğimize iyi bakalım.

Bu alanda başka hedefler de var: Örneğin tıraş olurken aynaya bakan birinin renginin soluk olduğunu gören aynadaki yapay zeka programının doktoru aramayı sorması mümkün olabilecekse, garajdaki aracın çalışarak hazır hale gelmesi sağlanabilecekse, ülke çapında içilen antibiyotik ilacın kontrolü sağlanabilecekse, bütün bunları iğneden ipliğe şimdiden planlamak gerekir kanaatindeyim.

Okullar, üniversiteler, araştırma merkezleri, şirketler üretmek ve piyasalarda oyuncu olmak için hızla çalışmalıdırlar.

Bu meselenin en zor kısmı ve fakat en avantajlı kısmı ne? Çok kapsamlı olması

 

alintilanan kaynak : https://politikmerkez.com/konular/bilim-teknoloji/gelecegin-akilli-toplumu/

Bu içeriği beğendiyseniz paylaşır mısınız?

Comments are closed.