Türk Ekonomik Birliği veya Ortak Pazarı’nın Kurulması dünyanın barış ve refahına önemli katkı sağlayacaktır

Türk Ekonomik Birliği veya Ortak Pazarı’nın Kurulması dünyanın barış ve refahına önemli katkı sağlayacaktır.”

Türk Halkları Medeniyeti Vakfı Proje Koordinatörü Erkan AYAN,Türk dünyasının siyasi, ekonomik, sosyal işbirliklerinin geliştirilmesi için çok boyutlu uzun vadeli stratejilerle hareket etmek Türk Dünyasının geleceği için çok önemli olduğunu belirtti. Türkiye olarak henüz Türk Dünyası stratejimiz yok hatta serbest ticaret anlaşmalarımızda bile Türk Cumhuriyetleri yok olduğu belirten Proje Koordinatörü Erkan AYAN, Türk Cumhuriyetleri Türk Cumhuriyetleri arasındaki işbirliği ve entegrasyon düzeyinin, potansiyelin veya olması gerekenin çok altında olduğunu belirterek,bu yöndeki mevcut girişimler, işbirliği ve entegrasyon teorileri çerçevesinde tekrar değerlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Türk Halkları Medeniyeti Vakfı Proje Koordinatörü Erkan AYAN; ülkeler arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesinde onlar arasındaki sermaye ve işgücü dolaşımının da serbestleştirilmesinin zorunlu olduğunu  ve Türk Cumhuriyetleri arasında bu yöndeki engellerin ortadan kaldırılması ve Türk Cumhuriyetleri arasında yapılacak girişimlerde ikili çerçeveden artık çok taraflı bir çerçeveye geçirilmesi gerektiğini belirtti.

“TÜRK DÜNYASI” KAVRAMI

Türk Halkları Medeniyeti Vakfı Proje Koordinatörü Erkan AYAN, ““Türk Dünyası “; Tüm Türk soylu halkları kapsadığı düşünülen kavramdır. Bazı araştırmacılar Orta Asya için bu kavramı kullanır. Türkistan kavramı ile eş anlamlı kullanıldığı da olur. Bazı kaynaklarda ise Orta Asya’ya ek olarak Kafkasya ve Rusya Federasyonu içinde bazı Türki bölgeler de katılır. Kavramın en geniş kullanımında ise tüm bağımsız Türk Cumhuriyetleri, özerk Türk Cumhuriyetleri ve Türklerin yaşadığı diğer bölgeler birlikte Türk Dünyası sayılmaktadır.” Dedi. Türk dünyasının bölge ve dünya refahı içi çok önemli avantajlarını olduğunu belirterek bu avantajları şu şekilde sıraladı:

  • Doğal kaynaklar bakımından zenginliği. Özellikle petrol ve doğal gaz(Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan), bor (Türkiye), altın, bakır(Türkiye, Kazakistan, Özbekistan), kömür (Kazakistan, Kırgızistan), demir(Kazakistan, Kırgızistan) önemli kaynaklar arasındadır.
  • Verimli topraklara sahip olması. Türk dünyası ülkelerinin yerleştiyi araziler genellikle tarıma yararlı sayılmaktadır. Özellikle pamuk (Özbekistan), hububat (Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan) diğer bitki türlerinin yetiştirilmesi olanakları geniştir. Bununla birlikte hayvancılık için de, özellikle Orta Asya bölgesi çok elverişli iklim ve otlak arazilere sahiptir.
  • Kalifiye iş gücü bakımından zenginliği. Türk Cumhuriyetleri, özellikle de yeni bağımsızlık kazanmış Cumhuriyetlerde nüfusun büyük çoğunluğu, neredeyse yüzde 90’dan fazlası okur-yazar durumdadır.
  • Önemli uluslararası ve bölgesel ulaşım ve iletişim ağı merkezlerinden olması. Türk Dünyasının yerleştiği coğrafya tarihen Doğu ile Batı, Güneyle Kuzey arasında bir nevi köprü rolünü oynamıştır. Çağımızda da Çinle Avrupa, Rusya-Orta Doğu ülkeleri arasındakı önemli ulaşım ve iletişim hatları bu coğrafyadan geçmektedir. Özellikle de petrol ve doal gaz boru hatları dünya enerji güvenliği için önem arz etmektedir.

TÜRK CUMHURİYETLERİ’NİN KENDİ ARALARINDAKİ TİCARETİ

Türk Halkları Medeniyeti Vakfı Proje Koordinatörü Erkan AYAN, Türk dünyasının kendi içindeki ticaretini değerlendirdi ve sözlerine şu şekilde devam etti:

“ Türk Cumhuriyetlerinin toplam dış ticaret hacmi 700 milyar doları geçmektedir.Ancak, kendi aralarındaki ticaret ise yaklaşık 17 milyar dolara yaklaşmaktadır.

Türkiye Türk Cumhuriyetleriyle ticari ilişkilerini ikili çerçevede oluşturulan 4 temel hukuksal belgeye dayandırarak yürütmektedir. Bunlar “Ticaret ve Ekonomik İlişkiler Anlaşması”, “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması”, “Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması” ve “Karma Ekonomi Komisyonu Protokolü”dür.

Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığının ilk yıllarında en önemli sorunlarından biri temel ihtiyaçların karşılanması alanında olmuştur. Bu ihtiyaçlarını dışarıdan karşılamak zorunda kalan Türk Cumhuriyetleri o zaman ciddi döviz sıkıntısından dolayı bunu gerçekleştirmekte zorluklar yaşamaktaydı. Bu bakımdan Türkiye’den yapılan ithalatın gerçekleştirilmesinde Türk EXİMBANK’ı tarafından bu cumhuriyetlere açılan kredilerin büyük rolü olmuştur.
Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri ile ticari ilişkilerine bakıldığında, ticaret hacimlerinin bu ülkelerin bağımsızlıklarını takiben giderek artan yüksek değerlere ulaştığı, Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri’nden daha ziyade hammadde ithalatı yaptığı ve bu ülkelere mamul maddeler ihraç ettiği görülmektedir.

Şimdiye kadar Türkiye Türk Cumhuriyetlerine yaklaşık 8 milyar dolara varan sermaye yatırmıştır ki; bunun da en büyük kısmı Azerbaycan ve Kazakistan’ın payına düşmektedir. Aynı zamanda Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan’da da dış yatırımlarda en büyük paya sahip Türkiye’dir.

Türkiye bu cumhuriyetlere önemli ölçüde müteahhitlik hizmetleri de vermektedir. Bugüne kadar bu hizmetlerin hacmi yaklaşık 30 milyar dolara varmıştır. Bu Türkiye’nin toplam dış müteahhitlik hizmetlerinin yaklaşık yüzde 20’sine varan bir rakamdır.

 

Maalesef, bugün Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerine yönelik ticareti geliştirme stratejisi 2000 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından uygulamaya konulan ve 52 ülkeyi kapsayan “Komşu ve Çevre Ülkeler ile Ticari ve Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi“ çerçevesinde oluşturulmuştur. Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleriyle ticareti geliştirmeye yönelik ayrıca resmi bir stratejisi yoktur.

Ayrıca Strateji çerçevesinde Arap ülkelerinin büyük çoğunluğu, İsrail, Balkan ülkeleri, hatta Gürcistan’la bile Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) imzalanmasına rağmen bu sırada bir tek Türk Cumhuriyeti bile yoktur.

Aynı zamanda Strateji çerçevesinde Gürcistan’la Tercihli Ticaret Anlaşması imzalandığı halde, bir tek Türk Cumhuriyeti ile bile böyle bir anlaşma bulunmamaktadır. Azerbaycan ve Kırgızistan’la bu konuda yapılan müzakereler ise hâlâ bir sonuca bağlanamamıştır.

Hazırda Türk Cumhuriyetleri arasında ticari ilişkilerin düzenlenmesi ve bu alandaki entegrasyon çalışmaları aşağıdaki çerçevelerde yürütülmektedir:

·         İkili anlaşmalar çerçevesinde;

·         Bağımsız Devletler Topluluğu çerçevesinde; Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Çerçevesinde;

·         Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde; AB’nin Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi çerçevesinde Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde vs.

 

Görüldüğü gibi Türk cumhuriyetleri arasında ticari ilişkiler bazen birbirleri ile çelişkili durumda bile olan farklı platformlarda düzenlenmektedir. Şimdiye kadar bu alanda ortak bir platform oluşturulamamış ve bu da ilişkilerin hızlı bir şekilde geliştirilememesi sonucunu doğurmaktadır.

Türk cumhuriyetleri arasında dış ticaret her yıl daha da artmış olsa da, bugün bu potansiyelin çok çok altındadır. Bu ise ilişkilerin önündeki temel engellerin mevcutluğu ile doğrudan bağlantılıdır. Şöyle ki; Türk Cumhuriyetleri arasında ticari ilişkilerin bugüne kadar ortak bir platforma oturtulamaması bu ilişkilerin geliştirilmesi yönünde bir sürü engelleri de beraberinde getirmektedir. Dış ticaret politikası açısından baktığımızda tarife oranlarındaki farklılıklar, DTÖ’ye üyelik sürecindeki farklı aşamalar, uyumsuz ve kimi zaman çelişen bölgesel tercihli ticaret sistemleri ve tarife dışı ticaret engellerini; gümrükler açısından baktığımızda harmonize gümrük prosedürlerinin eksikliği, farklı belgelendirme uygulamaları, TIR sisteminin yaygın olmaması, uzun gümrükleme işlemleri ve lojistik destek eksikliklerini (özellikle ticaret terminallerinin bulunmaması); ulaştırma sektörü açısından baktığımızda ise; vize sorunları, kamyon giriş ücretleri, kartelleşme, modern kamyon filolarının eksikliği ve demir yolu taşımacılığının yavaşlığı gibi engeller gözlemlenmektedir.

Ülkeler arasında ticari ilişkilerin geliştirilmesi, onlar arasında sermaye ve işgücü dolaşımının da geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Dış ekonomik ilişkilerde bu üç boyutu, yani sermaye, işgücü ve ticari boyutları birbirinden ayrı bir şekilde ele almak doğru değildir.

İşgücünün serbest hareketi önündeki engellerin kaldırılması ülkelerin kendi aralarında entegrasyon çalışmalarının önemli bir unsurudur. Fakat Türk Cumhuriyetleri arasında böyle sınırlamaların şu ana kadar mevcutluğu bir daha şunu göstermektedir ki; bu ülkeler arasında önemli bir entegrasyon düzeyine henüz erişilememiştir ve önümüzdeki dönemlerde bu konuda ciddi çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Bugün Türk Cumhuriyetleri arasında ticari-ekonomik alanda ciddi bir çok taraflı girişimlerden söz etmemiz mümkün değildir. İşbirliği var, fakat daha çok iki taraflı düzeylerdedir. Aynı zamanda daha çok Türkiye diğer Türk Cumhuriyetleri arasındadır. Aynı zamanda konuya ekonomik entegrasyon teorileri çerçevesinde baktığımızda, Türk Cumhuriyetleri arasında sermaye, mal ve işgücünün serbest dolaşımı önünde ciddi engellerin olduğunu görmekteyiz (özellikle işgücü ve sermayenin dolaşımı alanında). Bu ise; iki taraflı girişimlerle ciddi bir şekilde çözülecek mesele değildir. Bunun için Türk Cumhuriyetleri ekonomik entegrasyon girişimlerini bir an önce  iki taraflı çerçevelerden çok taraflı çerçeveye geçirmeyi başarmalıdırlar.

Artık Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın boru hatlarıyla birbirine bağlanmaları neredeyse gerçekleşmekte ve bize göre bu boru hatlarıyla gelecek ekonomik birliktelik (ya da iktisadi bağlılık) bir gün siyasi arenada da ortak hareket etmeye ve çok taraflı anlaşmaların imzalanmasına neden olacaktır. Özellikle Türk Devletlerinin enerji alanında sahip olduğu kaynaklarını etkin kullana bilmesi, bu kaynakları uluslararası piyasalara güvenli bir şekilde aktara bilmesi bakımından gün geçtikçe bir birilerine daha sıkı bağlanmalarının zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın çok önemli ve verimli çalışmaları vardır. Türk Cumhuriyetleri arasında DİLDE ve FİKİRDE neredeyse tamamlanmış birliğin İŞTE de tamamlanması yolunda ciddi adımların atılmasına ortam hazırlayacaktır.   İŞTE birliğin de temelinde Türk Ekonomik Birliği ve ya Ortak Pazarının oluşturulması durmaktadır. Bunun barış ve ekonomik refah açısından hem ülkelerimiz, hem bölgemiz, hem de dünyamız için önemli bir süreç olacağı kanısındayım.”

 

Bu içeriği beğendiyseniz paylaşır mısınız?

Comments are closed.